Sayfalar

12 Ağustos 2010 Perşembe

Ben Kimim, Bura Neresi, Sen Kimsin, Korkunca Hangi İsimde, Kaç Sayıda Atıyorduk?

İstanbul'daki ilk yılım. Adapazarı trenine ilk binişim. Mevsimlerden sonbahar, (artık çok geç yağmurlardayım...) Neyse bindim işte trene. Annemin öğretmen kuzenine gidiyorum. Eğitim fakülteliyiz ya görüşlerine başvuracağım. (birinci sınıf idealistliği)

Trene binerken karizmatik bir yaşlı adam belirdi yanımda. Ona bazı sorular sordum, bazı cavaplar verdim. Kompliman olsun diye akademisyene benziyorsunuz dedim. Eskiden gazeteciymiş onu öğrendim. "Hanım kızım sıkılma karşıma otur istersen" dedi. Doğrusu hiç kimseyi çekecek halde değildim. "ben ters oturamam efendim." diye bir güzel yalan kıvırıp bulduğum boş bir koltuğa oturdum. Sonra tren hareket edip Söğütlüçeşme'de durdu. İçeri bir sürü insan binmeye başladı. Benim başıma da zayıflıktan avurtları çökmüş, orta boylu, esmer, yağlı saçı, sarı dişli, kirli gömlek ve pantolonlu bir adam dikildi.


-Pardon bayan, oturabilir miyim?
(Ne demeye oturamazsınız diyeyim ki, yan koltuk tapulu malım mıydı?)
- Tabi buyrun.
- Nereye, Hereke'mi?
- Yok izmit'e
(Kafayı cama yaslayıp uyuma numarası ve ardından bir dirsek)
- Şimdi neredeyiz?
- Ne? Bilmem.
- Okuyor musun?
- Evet
- Yaş kaç
- 23
- Hereke güzel yerdir.
(Allahım bu konuşma sapıtmaya mı başlıyor ne. Yaşlı amca nerdesin?)
- Bilmiyorum gitmedim.
- Nerelisin?
- Ankara
- Ben de Afganistan.
(Höh, kimseyle konuşmayım derken, uluslar arası yol arkadaşım olmuş da haberim yok.)


- Bekar mısın?
-  Evet.
- İyi İyi.
(Amanın dostlar, Afganistan'a ay pardon Hereke'ye, gelin mi olacağım yoksa. )
Kendimi toplasam iyi olacaktı artık. Baksana adam niyeti bozmuş.

Konuşmanın ilerleyen safhasında neden bu trende olduğunu açıklayacakken pat dye;

- Hapisten çıktım, eve gidiyorum. demez mi?
(dırınınrınnnn)

Ahanda şimdi nanayı yedik. Allahım yalnızım, ilk defa numarasız trene biniyorum şu yanıma oturan adama bak. Elin Afganistanlısı taa kalkmış Türkiye gelmiş, üstüne- artık hangi suçu işlediyse- hapse düşmüş, çıktıktan sonra da benim trenime, benim vagonuma, benim yanıma geliyor. (Yaşlı amca, valla da billa da ters oturabilirm. İsterseniz göstereyim.)

- Hmmm 
 (Meali: Ben kimim, bura neresi, sen kimsin, korkunca hangi isimde, kaç sayıda atıyorduk?)

- Neden girmiştiniz? ciikk... (sesim ne zaman bu kadar inceldi ya)
- Kaçak... (kaçak ne! Çabuk söyle kalbime indirme.) 
- Kaçak inşaatta çalışyordum. meğer orası da yabancılar şubesinin dibiymiş, acemilik işte. Hemen yakaladılar beni.

Sonra bir ara hızlıca cebini karıştırmaya başladı. (Dur ne çıkaracaksın, valla param yok.)

- (Ohh! Resimmiş.) Bak bu bebek benim kızım. 
(Ne, bir de çocuğu mu varmış. Annesi ner...İç sesim Allah aşkına bi sus. Adamı dinliyorum.)
- Bak bu da annesi.

(Dur sakin. tehlike geçti.)
Gencecik bir kızcağız. Hereke'de tanışmış bir kaç ay sonra da evlenmişler. Eşinin ailesini çok sevdiğini, onu gerçek evlat gibi bağırlarına bastığını anlatıyordu. Kendi ailesini yıllardır görmüyormuş, bazıları iç savaşta ölmüşler. Bebeğini taa Edirne'lere yabancılar şubesine getirmiş de karısı öyle çıkabilmiş hapisten. Beni kızım kurtardı deyip duruyordu yol boyunca. Bir ara pasaportunu çıkarıp kendi resmini de gösterdi. Meğer ne yakışıklı adammış. Hapiste bayağı çökmüş anlaşılan.

.......

Tren yavaş yavaş Hereke'ye doğru girdi, kapılar açıldı. vedalaşma vakti; bakalım dedi. "İnşaallah bu sefer yakalanmam." 

Arkasından bakakalmışım. 

6 yorum:

  1. paranoyaklık iyidir.

    ortam normalleri, zararsız insanlarla karşılaşınca kendini şanslı saymayı öğretti bize.

    ama ne güzel hikayeymiş, eline sağlık...

    YanıtlaSil
  2. azze... öyle fazlası zarar olmakla birlikte iyidir paranoyaklık. beğendiğne sevindim teşekkür ederim.

    a.y.... trendeki adamdan beri insanların konuşmasından dolayı fazla endişelenmemeyi öğrendim ya becerebildik mi acaba

    YanıtlaSil
  3. her insanın hayatı farklı bir hikaye aslında, önyargılarımızdan bir kurtulabilsek çok şey başaracağız ancak maalesef bazen önyargılar koruyucu duvar vazifesi de görebiliyor...

    YanıtlaSil
  4. bende arkadaşlarımın düğünlerinde bana uzatılan çiçekleri hep kendim için sanırım,, sonra çiçeklerin evli çiftin eivine taşınması istenince.. :S orda düştüğüm salak durumunamı yanıyım,, hayal kırıklığımamı yanıyım,, yalnızlığımamı yanıyım,, yanıyım yanıyım ateşlerde yanıyım.. (sing)

    önyargı böle bişi işte,, sağ beklerken sol kroşe yemiş ahval ve vaziyeti..

    YanıtlaSil
  5. Yol hikayeleri hep ilginç oluyor. Benim başımdan geçen benzeri ise şöyleydi;

    http://caytostayran.blogspot.com/2010/02/yol-hikayeleri-3.html

    YanıtlaSil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.