Sayfalar

31 Aralık 2012 Pazartesi

Mavi Woswos

Komik görünüyor olmalıydım. Pantolonumda sınıfta soba yakarken kullandığım siyah yağ damlaları vardı, gülünçtüm. Fakat yoldaki her insanın bana gülmesine, arabaların sellektör yakmasına ne gerek vardı. Bir yandan işlek bir caddeden karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor, bir yandan beremin kulaklarımı fazla kapattığını düşünüyordum. Herkesin sesi birden yarıya düşmüştü zira. Önce bir adam gülerek yanımdan geçti, üzerime alınmadım. Sonra seyyar satıcı, sonra arabadaki adam. En sonundaysa sellektör yakan gri brodway. Şöförün yanındaki kızsa işaret ediyordu beni. "İşte o kız. Şu komik olan, üzerinde motor yağı lekeleri bulunan." Sinirlendim. Onlar nereden bilecek ki köy şartlarında, yoklukta, eğitim vereceğim derken soba lekeleriyle dolu olmamı.

.....

Ben böyle düşünürken kısık, çok kısık bir korna sesi geldi. Derinlerden gelmesi garip geldi önce ama sonra kafamdaki berenin kulaklarımı kapadığını hatırladım. Etafıma baktım ki ne göreyim, arkamda içinde dört tane iri adamın olduğu gök mavisi bir woswos durmuyor mu?. Meğer o insanlar, sellektör yapan araba, beni eliyle işaret eden kız hep bu yüzden yapıyormuş. Meğer yolu tıkamışım geçemiyorlarmış, meğer kulaklarım harbi kapalıymış, meğer gülmeleri başkaymış. 

Bozuldum, yanaklarım kızardı biraz. Kim ne kadar dikkat edecekti ki üç küçük yuvarlak yağ lekesine. Kenara çekilip yol verdim. Mavi woswos selam vererek ilerledi, bende karşıya geçip dolmuşa bildim. Çarşıda arkadaşlarla buluşacaktım.

25 Aralık 2012 Salı

Soba Yakmanın İncelikleri

Ya işte dostlar sen tut, evde sıcacık yatağındayken herkesten önce kalkan babaanne kömürlüklere kadar gidip soba kovasını doldursun, sonra da gelip seni uyandırsın, sen kalkıp bir kere bile yardım etme. Üniversiteye başlayana kadar bu hep böyle olmuştu. Sonra bizim sokağa doğalgaz geldi falan filan. Ee allahın sopası yok, şimdi köyde her sabah sınıfımın sobasını ben yakıyorum. Hayır bir de becerebilsem gam yemeyeceğim. Yan sınıfın öğretmeni cayır cayır sobasını yakarken öyle imreniyorum ki ona. Ama neyse ki bu önemli ilmin de inceliklerini üstün zekam, örnek olay incelemelerim ve teorik aldığım dersler sonucunda öğrenmiş bulunuyorum.

Efendim bir kere sobayı yakarken alt ve üst hava deliklerinin açık olması gerekiyormuş. Ayrıca boruların da baca girişlerinin kapalı olmaması gerekiyormuş. (Şaka yapmıyorum, gerçekten bunları bile bilmiyordum..)

Kova doldurmanın sanatına gelirsek, en alta biraz kömür, üstüne kalın odun, daha üstlere ve kalın odunun arasına da ince odunlar, tahtalar, daha üste çalı çırpılar bırakılıyormuş. En üste de tutuşturmak için kağıt, karton vs. Tabi bu arada mümkün olduğunca plastik, naylon da aralara sıkıştırmalıymışız ki kalın odun iyice tutuşabilsin. Böyle odunun üstüne sıcak sıcak eriyince bu plastikler, hiç affetmiyor valla, cayır cayır kavuruyor  odunu, kömürü. (Tabi ben bu naylon işini keşfedene kadar bayağı bir is koktum sobanın başında. Hoş şimdi kendimi kokluyorum da hala buram buram kömür kokuyorum. Bugün biraz kömürlük talimi yaptım da, üzerinize afiyet.)

Şimdi sıra geldi sobayı yamaya. Önce bir çakmağımız olmalı. Hımm, bunu öğrendiğim gerçekten iyi oldu. İlk gün sağdan soldan öğrendiklerimle sobayı doldurdum, kağıtları parça pinçik içine attım ki acı gerçeği fark ettim. Benim ateşim yok. Ohoo! Anam babam, senin olayın baştan yanlış. Tabi ertesi gün ilk işim güzel bir çakmak almak oldu. Hoş şimdi de diğerlerinin ateşi yok. Bir çakmakla beş sınıf birden soba yakmaya çalışıyoruz. Hayır bir tanesi sigara içiyor, o bile istiyor. "Sen de mi brütüs!"

Son olarak karıştırma sopası lazım oluyor ara ara. Böyle fazla külün altında yanamamış bir kömür parçasını hareketlendirmek için olsun, erimiş plastiği odunun üzerine üzerine vardırmak için olsun, çok işe yarıyor, aklınızda bulunsun. (Not: Çalı çırpınız kalmadığında karıştırma sopanızı da yakma fikri yer yer aklınıza gelebilir, sakın tahriklere kapılmayın. Bir karıştırma çubuğu kolay elde edilmiyor efendim.)

Not: Arkadaşlar bu soba konusunda iyice manyaklaştım. Evde sürekli yakılacak, kağıt, kutu, naylon, vs. biriktirip biriktirip okula götürüyorum. Çocukların tahta bloklarını sobaya atıp yakmamak için kendimi zor tutuyorum. Köylerin içinden geçerken köşelere yığılmış çalı çırpıları arabaya atıp kaçıvermek geçiyor içimden. Ben ben değilim artık. Varsa yoksa soba.

14 Aralık 2012 Cuma

Yastıklar Yastıkaltı Konusunda Şikayetçi


Yastıkaltı yatırıma hiç beklenmeyen bir yerden, yastıkların ta kendisinden tepki geldi!
Şu sıralar Garanti'nin yepyeni internet kampanyasında dile gelen yastıklar yastıkaltı yatırımın getirisini, götürüsünü kendi tatlısert bakış açılarıyla yorumladılar.

Türkiye'nin yakından tanıyıp çok sevdiği isimler: Özkan Uğur, Mazhar Alanson, Bartu Küçükçağlayan ve Gupse Özay'ın sesleriyle hayat verdiği yastıklar yastıkaltı biriktirme alışkanlığı üzerine neşeli yorumlar yapıyor, çektikleri çileyi dile getiriyorlar.

Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile 'Yeter artık' dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.

Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle 'Altın Salısı' hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.

NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.

Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Sınıkçı

İki kere kolum kırıldı. Hem de tam aynı yerden.

Birincisinde daha okula gitmiyordum. Aklımda ne ağrısı var ne de kolumu bu hale nasıl getirebildiğim. Hatırladığım şeylerse etrafında beyaz dumanlar tüten, puslu cam arkasından görünen anılar sadece. Hansel ve gratel masalındaki şeker evin tahta versiyonu bir barakaya götürüldüğümü hatırlıyorum. İçinde de kırış kırış, çökük yüzünde neredeyse hiç diş kalmamış, kalanlarsa renk bakımından civcivlerle yarışacak cinste bir yaşlı kadın. Gülerken tıpkı söylediğim masaldaki gibi sesler çıkarıyordu. Çok korkmuş ama beni o sınıkçı karıya götüren yaşlı teyzeden dolayı gıkımı çıkaramadığımı anımsıyorum. Cadı kadın kah kah gülerken koluma içinde dünyanın en iğrenç kokan patlıcan, bamya karışımı sebze yemeğinin yayıldığı bir kumaş parçasını koluma sarmıştı. Kumaş sertleşsin diye de yumurtaya bulamıştı. Bileğimden dirseğime kadar iğrenç yemekli ve kurumuş yumurtalı sem sert bir kumaşla gezmiştim kaç gün. Kolum iyileştiği zaman annem lavabonun altında saatlerce ıslatarak artık çürümüş olan o sebzeli kumaşı çıkarmıştı. uzvum iyiydi iyi olmasına ya, etraftaki pis koku fena halde sinir bozucuydu.

İkincisinde akıllanmıştım artık. Boru mu bu, bugüne bugün üçüncü sınıf öğrencisiydim ve çoktan öğretmenlerimden sınıkçıların ne düzenbaz ne şarlatan olduğunu öğrenmiş, doktorlardan başka kimseye gitmemem gerektiğini iyice bellemiştim(!) Tabi kolum kırıldığında kimse bana "Kızım doktora mı, sınıkçıya mı?" diye sorma gereği duymadı. Babaannem beni tutup doğruca yürüye yürüye uzak dereboyu mahallelerinden birine götürdü. Amanın, bu seferki aksi mi aksi yaşlı adamın tekiydi. Kolumu şöyle bir ovalamaya başladı. Ben durur muyum, bastım çığlığı. Adam bir sinirlendi. Kolumu pis bir bez parçasıymışcasına fırlatıp "Eeehh! Ben yapmam bunun kolunu, kime gidiyorsanız ona gidin." dedi. Ha ha ha hah! İşte zafer! Tabi bunu daha babaannem anlayamadığı için benim zafer sarhoşluğuyla kaçmam gerekti. Evden hızla çıkıp, koşa koşa uzaklaşmaya başladım. Babaannem bir yandan bana yetişmeye çalışıyor, bir yandan da "Gel orası evin yolu değil, korkma geri götürmeyeceğim seni." diyordu. Epey bir kovalamaca yaşadık. Ben en sonunda ikna oldum olmasına ya yoldan o kadar sapmışız ki geri dönüp eve gidene kadar ayaklarımıza kara sular inmişti. Benim kırık kolumun ağrısıysa cabası.

Neyse sonunda bir devlet hastanesine gittik. Sanki ora da pek matah bir yermiş gibi bozuk olan röntgen makinesinin tamirini tam bir hafta bekledik! En sonunda alçımı yaptıklarında kolum kaynamaya başlamıştı bile. Allahtan, eğri kaynamadı.

12 Aralık 2012 Çarşamba

BookinTurkey’in Erken Rezervasyon Fırsatları İle Seyahat Bir Tık Ötede


En uygun fiyat alternatifleriyle BookinTurkey.com,  Hürriyet Online Alışveriş Festivali’nde, kaçırılmayacak tatil seçenekleri ile yurt içinde erken rezervasyon fırsatları sunuyor.

Türkiye'nin ilk turizm portalı BookinTurkey.com, bu yıl 08-22 Aralık tarihlerinde ilki gerçekleşecek Hürriyet Online Alışveriş Festivali kapsamında erken rezervasyon avantajları sunuyor. Yapmanız gereken sadece sitede bulunan birbirinden cazip tatil seçeneklerinden birini seçmek ve rezervasyonunuzu gerçekleştirmek.

ONLINE SEYAHATİN ÖNCÜSÜ BOOKINTURKEY.COM

Türkiye online seyahat pazarının ilk ve öncü ismi BookinTurkey.com, yurt içi ve yurt dışında en iyi otellere online rezervasyon imkanının yanı sıra, üyelerine en hızlı ve en ucuz uçak bileti alternatiflerini sunmaktadır. Türkiye ve dünyada onbinlerce otele ve tatil köyüne rezervasyon yapmanıza olanak sağlayan BookinTurkey.com, İç hatlarda THY, AnadoluJet ve AtlasJet, dış hatlarda tüm havayollarına uçak bileti rezervasyon hizmetinin yanısıra, araç kiralama ve transfer hizmeti de vermektedir.

Setur BookinTurkey web sitesi: http://www.bookinturkey.com/anasayfa
Facebook http://www.facebook.com/bookinturkey
Google Plus https://plus.google.com/u/0/104762168956955044282
Twitter https://twitter.com/bookinturkey
Pinterest http://pinterest.com/Bookinturkey/
You Tube http://www.youtube.com/tvbookinturkey


Bir bumads advertorial içeriğidir.