Sayfalar

11 Ocak 2016 Pazartesi

Zaaflarım Var, Nefret Edebiliyorum...

Bu aralar internette böyle bir söz dolaşıyor. Hatta herkes gibi beni de etkiledi bu söz. Zira okuduğumda sadece "aaa benden neden nefret ettiklerini şimdi anladım." deyip mutlu olmadım. Tam tersi kendimi sorgularken buldum. Çünkü belki de  ben de nefret ettiğim zaman bu yüzden nefret ediyorumdur. Çünkü insanım, zaaflarım var. Çünkü ben de dikkat çekmeyi seviyorum. Misal "bana güzel yazıyorsun." dediğinizde çok mutlu oluyorsam, daha bir şevkle yazı yazmaya başlıyorsam dikkat çekmeyi seviyorumdur. Yalan yok. Dolan yok. Hepimiz küçük kazançların peşinde koşan zavallılarız belki de.

Kendimi eğitmeye çalışıyorum aslında. Ne kadar becerebiliyorum, bilemeyeceğim. Ama çabalıyorum işte. İnsan başkarının dertlerine bakarak mutlu olmamalı. İçine bakmalı.

Falan filan işte. Okadar karman çorman yazdım ki hatta cümlenin asıl anlattığından da uzaklaşmış olabilirim. Ama zihnimi durdurmak istemedim.  Zira beynimin kontrolüne geçmeden derinlerdeki düşüncelerime ulaşmak istedim.  Öyle işte.

7 Ocak 2016 Perşembe

Ev Küçümsemece

Geçen gün, oturduğum civardaki sitelerin belli özelliklerinin olduğu bir konuşmanın içindeydim. Ben tabi ne neydir, hangi site nasıldır bilmediğimden bilgi bombardımanına tutuldum. Yani yalnız yaşayan biriyim ama aile sitesi nasıl olur, civardaki hangileri aile sitesi anlatıp durdular. Ben de garip, n'apsın kafa sallaya sallaya "hııı demek böyle oluyormuş." diyerekten dinledim. Bu arada benim oturduğum site öyle artık eskisi gibi ailelerin tercihi değilmiş. Yavaş yavaş ayağa düşüyormuş. Falan filan. Bir an önce evimi değiştirmeliymişim. Şimdi konuyu buradan alıp bir şeye geleceğim. Sürekli evimi kötüleme hallerine.

Kıskanıyorlar mı, gerçekten beğenmiyorlar mı, yoksa beni mi sevmiyorlar anlamıyorum. Belki de hepsi. Kimseye de derdini anlatamıyorsun ki. Kardeşim Diyarbakır'da çok çektim. Yalnız yaşıyorum. Rahat olsun, güvenli olsun, sıcak olsun. Bu kadar basit. Misal ana yoldan taksiye binip eve gidiyorum bir gün. Taksici "Bu binalar var ya, nasıl oturuyorsunuz var ya hepsi depremde yıkılacak. Pardon abla siz orda ev sahibi miydiniz?"

Sonra okuldaki bir öğretmen evimin üç  yıl içinde ne kadar değerlendiğini sorup sonra da cık cıklamaya başlamıştı. Neden fazla artmadığını sorgularmış gibi yapıp ufaktan küçümsedi beni. Yahu kardeşim evi satıp satıp yeniden almak için almadım ki. Oturmak için aldım. Hem de bir mani olmadıkça oldukça uzun bir süre. Yani değerlense ne olur değerlenmese.

İşte bir de yukarı da anlattığım gibi tek yaşadığım halde aile sitesi değil artık seninki diye küçümsemek.

Amaaan sen de, Kitap Gibi Kız. Kafanı taktığın şeye bak! 

2 Ocak 2016 Cumartesi

Çift Olmayı Beceremeyen nokta nokta Çiftler.

Eğer becerebilirsem kısa yazacağım. Örnek vermeyecek, olayı anlatmayacağım.

Bir daha asla asla asla evlilikleri ya da ilişkileri tam olarak oturmamış çiftlerle çift olarak görüşmeyeceğim! "E sen salaksın o zaman, bunu herkes bilir ki." diyebilirsiniz. Haklısınız ben aynı delikten bir kaç kere ısırılan bir salağım, aptalım, malım! Hatta şu anda da çok mutsuzum. Ya bana ne kardeşim, sizin derdinizden, sıkıntılarınızdan, ayrılmalarınızdan. Sonuçta benim de kendime göre dertlerim var. Sizinle mi uğraşacağım yahu!

1 Ocak 2016 Cuma

Yeni Yıla Nasıl Girdim?

Yeni yıla uyuyarak girmeyi planlıyordum,olmadı. Karanlıklar içerisinde birden uyanıp sağa sola dönmeye başladım. Burnumda baharatlı tavuk ya da hindi kokusu, Kalktım, ışıkları açıp saate baktım ki yeni yıla girmeye beş dakika kalmış. Dışarıda göz gözü görmüyor, bembeyaz bir tipi var sokaklarda. Dairelerden taşan sorhoş kadın bağırtıları. "Herkese mutlu seneler, iyi yıllar." Dışarıda havai fişek sesleri. Ev buz tutmuş. Birden bire soğumuş. Sırtıma bir yelek, ayağıma bir çorap geçirdim. Dış kapıyı açıp havayı kokladım baharatlı koku bütün katı sarmış. Kapıyı kapatıp saate baktım 23:59. En iyisi haber kanallarını gezeyim dedim. Aklınızda bulunsun, yeni yıl bombardımanı en yumuşak haber kanallarıyla atlatılıyormuş. Hem sesini yüksek açarak dışarıdaki seslerden kurtuldum hem de birkaç dakika havai fişek gösterileriyle yeni yılı kotarıp Rusya, terör gibi olaylara geri döndüler. Böylece fazla sıkıntılanmadan yeni yıla girmiş oldum.

Bu sene, yeni yıl kutlaması yapmak istemedim. Yalnız ve tek başıma olmanın bana daha iyi geleceğini düşündüm. Zira ailem yanımda olmayacaksa bana pek anlamlı gelmiyor yılbaşları. Yaşlanıyorum demiştim, artık çocukluğumdaki yılbaşlarını arıyorum. Dışarıdaki eğlenceler mantıksız geliyor. Zaten o anda arkadaşlarımı da tanıyamıyorum. Herkes bir tuhaf oluyor. Herkesin psikolojisi birden bozulmuş gibi. Bilmiyorum, belki de o anda asıl ben tuhaflaşıyorumdur. Ankara'ya da gitmedim hem. Ne bileyim, sömestr'a çok az kalmış. Bir defa git, tam git değil mi?

Vel hasılı kelam, yeni yıla yalnız ve uykuda girmek istedim, olmadı. Yalnız ve uyanık girdim. Ve şu anda yılbaşından istediğim tek şey bu gece yayınlanacak olan sherlock'un özel bölümünü uyuya kalıp kaçırmamak.

Herkese iyi seneler...