Şu anda bu yazıyı üzerinde oturmakta zorlandığım popomun acıları eşliğinde yazıyorum. Doktor baktı, verdiği antibiyotikler işe yaramıyor, daha güçlü olsun diye, iğnede karar kıldı. Daha doğrusu ben istedim. İyi de halt ettim.
Bir hafta boyunca her gün günde iki sefer bu iğneden vurulacağım. Ve hayatımda da daha önce hiç iğne vurulmamışım.
Yahu, iki gün içinde popomdan bu kadar şikayet ediyorsam, galiba yedinci günün sonunda koltuğa sadece yan oturabileceğim demektir.
Ama allahı var, iğne de iğne ha, şak diye dinçleştiriverdi beni. Artık evde dolaşırken daha az yoruluyor, boğazımın hrıltısından daha az şikayet ediyorum.
Şimdi benim "iğne(!)" gözlemlerime gelirsek;
Bir kere ben doktorun iğne sıvılarını bir kutu içinde vereceğini sanmıştım. Sonra birden eczanede 14 kutu görünce şoka girdim. "Lan lan lan! Yoksa bir sene boyunca kalçam delik deşik mi olacak diye düşünürken, eczacı yüzümden anlamış olacak, "Her birinde bir ampul var." dedi de rahatladım.
Akşam iğnelerini, tabi, yakın hastanenin acilinden olabiliyorum. Ayy! Felaket oralar yahu. Bak, gözünüzde bir hayal edin. Bir tarafta hemşire ve diğer personeller şakalaşarak konuşuyor, diğer tarafta hastanın birinin öğürtüyle karışık kusma sesleri geliyor. Daha ötede yarı baygınca sayıklayan yaralı bir adamı kapıdan içeri sokuyorlar. Bense gözlerim şok ve korku dolu, hemşirenin iğneyi hazırlayışını seyrediyorum. Çıldırmamak işten değil. Neyse ki sabah iğneleri için aile hekimliğinin sakin ve sessiz koridorları var.
He bir de ilk iğne oluşumdan sonra, hani o bastırdıkları pamukla donumuzu yukarı çekeriz ya, hah, bende öyle yaptım, hastaneden çıkıp yolda yürürken bir yandan da istemsiz olarak, ara ara acıyan yerime dokunuyorum. Yav, yavaş yavaş dokunduğum yer iyice ıslanmasın, pantolonumun üstünden ıslaklığı ben hissetmeyim mi? Aha, dedim, "Popom şakır şakır kanıyor." Hayır yani kan kaybından ölsem, hiç şık olmaz. Düşünsenize, hakkımda çıkan haberleri."Gaddar hemşire R.S, R.B'nin poposunu iğne ile deşerek, kan kaybından ölümüne sebep oldu." Allahtan bir kaç saniye sonra, pamuğun- o steril sıvı neyse artık- onunla ıslatılmış olduğunu hatırladım da derin bir "ohh!" çektim
Vel hasılı kelam, hayatımda ilk defa iğne olan biri olarak diyebilirim ki, şu anda küçüklüğünden beri penisilin iğnesi vurulan insanlara bir acıdım, bir acıdım ki sormayın. Bu acı yeniden ve yeniden çekilir mi yav!
Not: Bir de benim hastanelerle ilgili şu yazımlarım da varmış.
Nereden nereye. Demek ki daha önceleri- ben çok hastalanmazken her şey daha toz pembe geliyormuş. Ama şimdiyse o öğüren adamın yerinde ben de olabilirdim diye düşünmeden edemiyorum.