Sayfalar

7 Nisan 2013 Pazar

Ben Liseliyken...

Geçen cuma eve doğru yürürken liselilerin paydos zamanına denk geldim. İtişerek, bağırarak ve neşeyle çıkıyorlardı okullarından. Aralarında kayboldum. Birden eski lise anılarım canlandı. Sanki çok sevdiğim arkadaşım Aynur örgüsünü savura savura yanıma gelip omzuma dokunacak ve "Niye beni beklemeden dışarı çıktın?" diye çıkışacak.

Tasasız, çirkin ve dağınıktım. Tek derdim üniversitede hangi bölümü kazanacağım ve gözlediğim çocuğun beni fark etmesiydi. Hoş fark etmese de olurdu. Her gün yeni birine bakıyorduk. Bakmıyorduk aslında eğleniyorduk. Amaç gülmekti. Ne olursa olsun! Benim gibi bir kaç kızla birlikte her şeyle dalga geçerdik. Öğretmenler, okulun en çalışkan çocuğu, sınıfın rockçı kızı, en arka sırada kendine çeyiz işleyen, sevgilisine kazak ören Serap, müdür, hademe, eteğini eğri kıvıran Mine, karşı yoldaki marketin kasiyeri vs. 

Eteğim dizimin hemen altında, lacivert çoraplar, kaba saba bir spor ayakkabı ve dışarı çıkartılmış beyaz gömlek. Saçlarım siyah, kaşlarım orman, yürüyüşüm paytaktı. Kitap okuyorduk tabi. "Harry Potter!" Bak bir derdim de buydu. J.K Rowling'in biraz daha hızlı yazıp seriyi tamamlaması. Cep telefonu da derdimdi. Sınıfta telefonu olmayan az kişiden biriydim. Bayağı imrenirdim. Şimdiyse bazen, bazı insanlar için asla ulaşılır olmamayı istiyorum. Pahalı aletti cep telefonu. Annem onun yerine test kitapları almayı yeğliyordu.  Üstelemezdim. Acilen üniversiteyi kazanmam gerekiyordu. Ders çalışmaktan nefret ediyordum zira. Ve bir daha asla o stresi çekemezdim.

Kantinden soda almak havalı bir şeydi. Bir kere o havaya kapılıp alayım dedim, içemedim. Kimselere çaktırmadan okul koridorlarındaki koca saksılardan birinin içine boşalttım. Oh mineraller iyi gelsindi, kauçuk ağacına.

İyi olan derslerim sadece matematik ve onun küçük kardeşi geometriydi. Meğer o da öğretmenin kolay anlatmasından kaynaklanıyormuş. Hacettepe Matematiği kazandığım zaman bunu kafamı duvarlara vura vura öğrendim. Hoş matematiğimin iyi olduğunu düşünmeme sebep sınıfımın bir sözelci kadar sayılardan uzak oluşuydu aslında. Ben ve benim gibi cebiri biraz çakozlayanlar güneş gibi parlıyordu aralarında. Ee, ver gazı ver gazı, sonra Hacettepe'de alırlar havanı. Neyse çok şükür bir sözelci olduğumu sonunda kabul edip Marmara- okul öncesi öğretmeliğine kayıt olmayı başardım. 

* * *

Hey gidinin liseli bebeleri. Nerelere götürdünüz beni.


9 yorum:

  1. Siz o ortam sebebi ile o yıllara gittiniz ben de bu paylaşım sebebiyle :) Teşekkürler ;)

    YanıtlaSil
  2. nostalji böyle bir şey sanırım. ben de gittim geldim :) hay allah!.. havalardan hep havalardan.

    YanıtlaSil
  3. Biricik diyor ki....
    Anlatımınızın samimiligi ve dogallıgı sebebiyle
    Sizi tebrik ediyorum ve te§ekkurlerimi belirtmeden de geçmek istemiyorum.çünkù o pek hatırlayamadığım (yaşım sebebiyle olsa gerek ;-ı). ) lise yıllarıma götùrmeyi başardığınız için.
    Saygılar efendim...

    YanıtlaSil
  4. Biricik...
    Bu arada ben birşeyi merak ettim ; sodayı döktügünüz saksınin durumu neoldu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biricik... çok teşekkür ederim. o tatlı geçmişe bir nebze dönderebildiysem ne mutlu.

      kauçuk ağacı ise sapa sağlam ayakta kaldı. Hey gidinin günleri, o ne çaylar, ne kolalar içti de bi zarar gelmedi. Soda onun için şeker şerbet.

      Sil
  5. Sizi bilmem ama benim için 14 yıl geçmiş. Yaşlandığımı hissettim bir an :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah kurabiye, yaşlanmak değil de çok büyüdük diyelim. Benim de üzerinden tam 11 yıl geçti.

      Sil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.