Sayfalar

29 Kasım 2010 Pazartesi

Figüran Bile Oldum Ya Şu İstanbul'da...

Marmara ikinci sınıftayım. Canım nasıl sıkkın ama neye olduğunu bile bilmiyorum. Tek istediğim yorganın içinde öyle boş boş tavana bakmak. Okula bile gitmemiş dahası arkadaşlarla iletişim kurmamak için telefonlarımı dahi kapatmışım. Benim olur ara ara böyle dönemlerim, bir kaç gün kafamı toplayana kadar gitmem okula. Kendi kendime bir şeyler yapar, kitap okur eğlenirim.

İşte tam da böyle sıkıntılı bir şekilde tavana bakarken birden arkadaşım daldı odaya.

"Figüran olalım mı?"
"Hönk?!"

Bu çatlak, ileride bir gün değerinin anlaşılıp oyuncu olacağına inanan arkadaşın başka bir çılgın arkadaşı oyunculuk ajansına bağlı çalışıyormuş. Figüran eksikleri varmış bunu aramış. yok mok dedim ama dinletemedim. Yalnız gidemezmiş ille de birlikte gidelim diye tutturuyor. Dedim "kızım ben türbanlıyım, ne rolünde oynayacağım ki?" Bu pat diye demez mi "Peşmerge!" diye. Hey allahım yarabbim, resmen basiretim bağlandı tamam dedim, gidelim.

Çıktık yola, neden sonra önümüzde içi terörist kız dolu bir minibüs gelip bizi aldı sonra doğru samandıra dağlarına. İlk önce bir köyde durduk, tuvalet ihtiyacını karşılayıp yola devam edeceğiz. Köylülerin bakışlarını bir görseniz, ellerinden gelseler bizi bir kaşıkta boğacaklar. Ama harbi kızlar da tam peşmerge gibiydiler. Tekrar yola koyulduk gele gele çamur içinde, ıssız, köpeklerin uluduğu, çıplak dağlara geldik. Allahım yola çıktığımdan beri pişmanlığı hiç bu kadar iliklerimde hissetmemiştim. Ne vardı ben de herkes gibi şöyle yoldan geçen, bakkala o anda bir şey soran bir kız olsaydım. Ya da esas kız esas oğlana tokadı basarken etrafta şaşıran kalabalıktan biri olsaydım mesela, "Aaa!" deseydim suratımı sahte sahte büzerek.

Kocaman kostüm arabasından bize yeni yıkanmış nemli yeşil şalvarlar, kazaklar, yelekler verdiler. Bir de ayağıma çok büyük gelen çamurlu mu çamurlu postal,elimize de ağır mı ağır sahte bir tüfek. Poşularla da iyice sarıp sarmaladık oh, al sana mis gibi dağdan inmiş kız.

Roller harbiden basit. Aslında etrafta rol diye bir şey yok ya neyse. Böyle sıra sıra yürüyoruz, tepelerden elimizde tüfekle koşuyoruz, oyuncu kadın ara ara bize "Hevaller" diye bağırıyor, dağ oyuklarında oturup dinleniyormuş gibi yapıyoruz, etrafa mahzun, sert bakıyoruz falan filan.

Güzdüz çekimleri böyle bittikten sonra hava kararana kadar dinlenmeye koyulduk. Bu arada ben etrafı gözlemliyorum. Bir ara yönetmen telefonla yeni oyuncu siparişi için ajanla konuşurken aynen şunları dedi. "Yav, gözünü seveyim yarın gönderdiklerin şöyle kara kuru, esmer olsun. Hiç sarışın terörist olur mu akıl var mantık var." O anda birden kendimi kontrol ederken buldum.
- Kahverengi göz, tamam!
- Koyu renk kaşlar tamam!
- Esmerlik, eh... (Yok yok ben iyiyim ya.)

Bir de ne laubali oluyor bu dizi insanları en çok ona uyuz oldum. Bir kere yönetmen yardımcısı sürekli "peşmergeler yürüyün!" diye bizle dalga geçip duruyor. İnsanların memleketini öğrenip hepsine bir kulp buluyor. Kendisi Ankara'lıymış, bir tek ona laf yok. Resmen kendi Ankara'lılığımdan utandım. Figüranların bir kısmıysa kendileriyle iki kelime edilemeyecek kadar boş kafalı. Kikirdemekten başka bir şey bildikleri yok. Yönetmense çekimden sonra taksimde sabahlayacağını söyleyen kıza salak salak nasihat ediyor, kızsa koca adama "Bana abilik taslama" diye bağırıyor. Tam bir curcuna anlayacağınız. Peki benim arkadaşa ne demeli. Konuşmadığı tanışmadığı kimse kalmadı. Sanat yönetmenine ne kadar iyi, terbiyeli bir aile kızı olduğunu anlatırken, yönetmen yardımcısına aslında matematik öğretmeni değil de hep bir oyuncu olmak istediğini anlatıp durdu. "Yönetmen bey, acaba ben iyi oynadım mı?" dedi. Baş rol oyuncusuyla muhabbet kurmaya çalışıp, havasından pek başarılı olamasa da, ajansa bağlı kızlara numarasını vermeyi başardı. Olur da oyuncu lazım olursa çağırsınlar mutlaka gidermiş. Hey yarabbim asla bir insanı tam olarak tanıyamazsınmış onu anladım resmen. Kızın tek yaptığı düzgün şey yeni sigaraya başlamış bir kıza elindeki sigarayı yere attırmak oldu o kadar.

Bu arada benim beğenmediğim bu sete, diğer figüranlar hayran kaldılar. Ben adam bizle dalga geçiyor diye sinirlenirken onlar bu "Ne güzel espiri bile yapıyorlar." deyip mutlu oluyorlar. Ben yemeklerini beğenmiyorum onlar "Bize yemek bile veriyorlar." deyip seviniyor, sorduğumuzda yüzümüze bakıp cevap veriyor, azarlamıyor diye el çırpıyorlar. Yazık yahu bu insanlara. Biz hadi bir seferlik eğlencesine geldik onlar her gün bu işi meslek olarak yapıyorlar. Bir de üstüne üstlük bir gıdım iyi muamele bile görmüyorlar. Aldıkları yevmiyeyse Benim Hacettepe'deyken verdiğim özel dersin bir saatlik parası bile değil. Şu insan hayatı ne kadar ucuz allahım!

Neyse gel zaman git zaman hava karardı. Yönetmen çekime başlamadan önce kimler yarın gelmeyecek diye sordu. Ben hemen el kaldırdım.
"Yarın gelmeyecek olanlar ölecek o zaman."
Sonra yönetmen yardımcısı geldi bize nasıl ölüneceğini öğretti. Tepeden aşağı sıra sıra yürürken "Paatt!" diyecek biri kendini yere atacakmış, sonra bir daha bir daha bir daha... Ben üçüncü patta ölecektim. Bİr de saf saf diyorum ki "oh oh, ölünce kenara çekilirim, eee rolüm bitti ne de olsa." Tabi bilmiyordum ki sahneler bölük pörçük, ordan burdan, yakın kareden uzak kareden çekilip duruyor. İnanın gece saat ona kadar yerde süründüm, yüz üstü bir dizimi karnıma çekip ateş ettim, kendimi yere attım, tepelerden kaç kere koşa koşa inip durdum, oyuncudan rol icabı azar yedim, sıranın baş tarafındaki eşek tarafından kovalandım, sonra tekrar süründüm, süründüm, süründüm. Elime taşlar battı, üşüdüm, karnıma kramp girdi, koşacağım derken ayağımı burktum, uykum geldi, eşek tepecek diye ödüm patladı ve orada "Tamam geliyorum" diyen dillerime bir kez daha lanet ettim.

En sonunda, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen saatlerin sonunda gece yarısı yatağıma zar zor yattığımda her tarafım ağtıyordu. Kıpırdayacak hal kalmamıştı bende. Ertesi akşama kadar ölü gibi yattım. O günün ardından okula üç gün daha gidemedim. Arkdaşlarım bana bir şey oldu mu diye merak etmişler. Oldu demek isterdim onlara "Olmaz mı, eşek tepmişe döndüm."

...........

Arkadaşım herkese dizide oynadığını söyledi. "Baba beni bu şu gün izle, meşhur oluyorum." bile dedi. Beni zorla ekranın başına oturtup diziyi izlettirdi bile. Ama bir şey söyleyim mi evet çok komik, çirkin çıkmışım ama hep ben çıkmışım. Arkadaşımsa yazık ya biri önüne geçmiş, ya arkasını dönmüş ya da kafasını eğmiş. Bir tam çıkamamış. Bense öyle kabak gibi ekranı dolduruyordum ki çok sinir oldum kendime. Kimselere söylemedim, bakın şurada oynadım açın beni izleyin demedim, diyemedim. Hatta olur da beni gören olursa diye "İnanmıyorum, demek bana o kadar benziyor." yalanını hazırlayıp bir köşeye koydum bile.

6 yorum:

  1. İtiraf ediyorum ilkokul 5'e giderken Aynalı Tahir dizisinde figuranlık yaptım. Hahaha Okuldan eve dönüyorduk, bir baktık çekim yapılıyor, sonra kendimizi figuranlık yaparken buluverdik. Biri intihar mı ne ediyordu, biz de aaaa yapıyorduk. Her şey bundan ibaretti, tabi kimse mizi keşif meşif etmedi haliyle.

    Benim figuranlık deneyimimin aksine seninki baya acılı olmuş. Geçmiş olsun. :)

    YanıtlaSil
  2. geçmiş olsun :) hangi dizi ya bu merak ettim ?
    neyse bir tecrübe yaşamış oldun :) ödülün var blogumda ,seni en iyi oyuncu seçtim :)) sevgiyle kal ;)

    YanıtlaSil
  3. yorganın içinden tavana nasıl bakılmak istenirki:P
    evet hangi dizi bu yahu:D

    YanıtlaSil
  4. Öncelikle yorum cevaplarını geciktirdim bu sefer herkese özür.

    moment killer... işte tam benim istediğim tarz figüanlık. aaa diyerek bakmak.

    Nk... ödül için teşekkür ederim. Ödüle karşılık verirken biraz geç kaldım ama.

    Görünmez kalem... Canın sıkılınca bal gibi istiyor insan işte.
    Hangi dizi olduğuna gelince canım kaç tane teröist'li dizi var ki tahmin edin azıcık :) Anlayacağınız bana söylettirmeyin de... Zira hala "allahım nasıl oynadım o dizide" deyip duruyorum. Baksanıza kaç yıl olmuş daha yeni itiraf edebildim. (NK'ya da gitsin bu cavap)

    YanıtlaSil
  5. tarih 6 ocak yani yeni oldu saat geceyarısı 2,45 geçiyor. hayatımda hiç bu kadar gülmemiştim gülmemiştik annemle öle cast ajanslarını araştırıyorduk tesadüfen bulduk bunu gözümden gelen yaşları silemiyorum ben okudukça annem resmen altına kaçırdı:) ikimizinde ortak kanısı yazını çok beyendik tam bir yazar olmalıymışsın seni tanımak isterdim annem bile aynısını dedi bende bir bayan olarak bi iki figüranlık denemem oldu ve paramı bile alamadım doğrudürüst hatta paramı istemek için taaa maltepeden kadıköye gide gele birsürü para harcadım bende bi yazı yazsam iyi olacak süppersin aynen devam

    YanıtlaSil
  6. adsız... sevindirik delisi oldum eyvallah :))

    YanıtlaSil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.