Sayfalar

23 Kasım 2010 Salı

Elim Dolu, Kolum Dolu, Oldum Renga... Rengarenk


Kadınlar canı sıkıldığında ya saçıyla oynarmış ya alışverişe çıkarmış diye bir laf vardır. Ben burada alışveriş seçeneğinin kitapçı kategorisine dahil oluyorum sanırım. Hatırlıyorum da Hacettepeyi bırakma evresinde satın aldığım Vcd-Dvd ve Kitabın haddi hesabı yoktu. Hatta bir keresinde resmen 250 tl'lik kitap aldığımı hatırlıyorum. Allahım ne fenaydı aylarca kredi kartımın taksidini ödemeye çalışmıştım.

Bu gibi durumlarda canını sıkan şey büyük ölçüde geçiyor ya geçtiği ölçüde de başka bir pürüz de ortaya çıkıyor.

“Kitapları Annen görmeden eve nasıl sokacaksın?” pürüzü.

Hacettepe zamanında kolaydı. O zamanlar hep kocaman sırt çantalarıyla dolaşırdım. Çok iyi hatırlıyorum aldığım şeylerin büyük bir kısmını çantaya tepmiş elimde üç beş kitapla sakin, bir şey sakladığımı asla belli etmeyecek şekilde durduğumu zannettiğim görünüşümle girmiştim eve. Yine çok iyi hatırlıyorum annem “Yine mi kitap aldın, evde koyacak yer kalmadı, kütüphane kullan demiyor muyum sana?” demişti de öylecene durup sırıtmıştım.

İstanbul'a giderkense annem işi iyice abartıp elime bir bilgisayar çıktısı uzatmış ve al demişti. “Bunlar istanbuldaki kütüphanelerin listesi.” (Kadın hakikaten haklıydı yahu. Kitapları yerleştireceğim diye kız kardeşimin küçücük raflarını bile işgal etmiştim. Allahtan evlendi de benim bu zulmümden kurtuldu.)

“Şimdi bayram bayram Kızılay'dan dönüşte zaten kendi evine değil, amcanlara oturmaya gideceksin, bu kitapları da sabret yarın al değil mi?” Aaa, olur mu o kitaplar alınacak. Gittim şu yazıda anlattığım sahaftan kitapları oburlukla seçtim, seçtim, seçtim. Bazen seçerken bir tereddütte kalıyorum adam “Siz rahat olun, seçin, ben size yardımcı olacağım.” diyor. Bilmiyor ki- parası da elbette sorun ama- asıl rahatsız edici olan şey aldıklarımı nasıl gizleyecek olmam. Sormayın içine minicik netbook'mu bile alacak kadar bile büyük olmayan çantama tıkıştıra tıkıştıra kitapların incelerinden bir on tane sıkıştırmayı başardım. Bu noktada kalınlık değil, sayı önemliydi zira. “Az tane aldım.” diyebilmekti asıl derdim.

Ve sonuca gelirsek amcamlara gittim, herkesin derdi başından aşkın, konuştuğu mevzularla kendinden geçmiş olduklarından benim elimdeki poşette ne olduğunu kimse sormadı, eve gelince de annem kitap sayısının azlığını görünce hiç ses çıkarmadı. Ertesi gün de bir güzel valizimi yerleştirdim. Şimdi tek sorun yarı yıl tatilinde bu kitapların zaten hep rafta oldukları süsünü düzgün verebilmek. Fakat başaracağıma eminim. :)

Not: Kızılay'a bir daha ki sefere gittiğimde sahafı görmemek için yolumu değiştireceğim. 

6 yorum:

  1. keşke kitabların adını da yazsaydın...Merak ettim şimdi:)

    YanıtlaSil
  2. ben daha yeni kitap fuarından bir sürü kitap aldığım halde, Pazartesi günü, tatil sonrası işe başlamanın verdiği mutsuzluktan kurtulmak için yeni kitap siparişi verdim. İşe yaradı mı? Evettt, çok mutlu oldum, kitaplarımın gelmesini bekliyorum heyecanla:))

    YanıtlaSil
  3. kızsıdıka... valla şimdi şu yorumu yazarken kitaplar yanımda değil ama hatırladığımca yazayım.
    Salah birsel- Ah beyoğlu vah beyoğlu
    varlık yeni hikayeler 1953, 1954, 1959
    bacon- denemeler
    virginia woolf- londra manzaraları (deneme)
    virginia woolf- granit ve gökkuşağı (makale)
    orhan pamuk- manzaradan parcalar
    sartre- bulantı
    elif şafak- med cezir
    steinbeck- inci
    borges- yedi gece
    suut kemal yetkin- büyük ressamlar...

    judy... Ooo, sipariş verilen kitabın gelmesini beklemek ne heyecanlı bekleyiştir yahu.

    YanıtlaSil
  4. Resmi bir kitap aşığıyla karşı karşıyayız demek ki :)
    Ben de geçen ay bi gazla 3 set kitap aldım. 15 ay paşalar gibi ödicem nasipse kısmetse =)

    YanıtlaSil
  5. Bibloya Aşık Olan Kız... Cebimizi yakan bir aşk öyle değil mi :) xD

    YanıtlaSil
  6. kitap tutkusu olan biriyle daha karşilasmak ne mutluluk verici, bloğunuzu izlemeye aldim.
    benimde her telden bir blogum var gelirsenz sevinirim
    http://tatlikiraz.blogspot.nl/

    YanıtlaSil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.