Sayfalar

14 Kasım 2010 Pazar

Lüks Düğünler: Ölümsünüz

Evet şu yazıda anlattığım düğüne gittim ve böylelikle yerim boş kalmamış, benim için gereksiz para da harcanmamış oldu. Hatta sürekli içtiğim meyve sularından dolayı yerimin hakkını fazla fazla bile verdim. ( Garson Vişne suyu!)

Bir yere ne kadar geç kalmak istersen o kadar erken gidiyorsun bunu anlamış bulunuyorum. Resmen düğüne 20 dakika erken gittim. Artık el-mamkum arkadaşımın ailesi tarafından karşılanıp lobide yalnız oturulmaya terk edilmiş oldum. Bir de benim ne zaman canım sıkılsa, beklemek zorunda kalsam, can sıkıntı sigortamı, kitabımı çıkarıp okur ya da yazı yazarım. Ama orada çıkarıp okumak da hiç doğru olmazdı. Hem sabah annem benimle oldukça haklı ve yerinde bir konuşma da yapmıştı. Orada oldukça şık olmamı, mutlaka bir hediye götürmemi ( altın demek istiyor) tam vaktinde mümkünse bir kaç dakika da erken gitmemi salık vermişti.  Zira arkadaşıma ne kadar sinir olsam da bunları yapmam kendime olan saygıymış. Haklıydı hem de sonuna kadar. (Ah, anne elimi kolumu bağladın.)

Şimdi kısa kısa düğünden bahsedelim. 

- Bir kere madem altın alacağım bari sade bir kolye alayım falan dedim ya "Hih! annecim!" bir incecik zincir bile ne kadar pahalıymış. Ben de, çeyrek altının da küçüğü olan yeni bir altın çıkmış, (Tam öğrenci işi) ondan aldım.

- Anlayacağınız bayramdan dolayı erken ve neden olduğunu pek anlayamadığım bir şekilde zamlı yatan azıcık paramla uzun bir süre mutlu olamadım bile. Yarısı şimdiden minik altına, çantaya, gece dönüş taksisine gitti. (Ah, anne yaktın beni! Yine istanbul'da yemek fişlerine talim.)

- Otelin düğün için tahsis edilen yerine girince bir anda kendimi şu lüks yaşamları anlatan dizilerden birinin setine veya başbakanın verdiği iftar salonuna girmiş gibi hissettim. Kapıda bir görevli listeden isimlere bakıyor. Sizin masanızı söylüyor gidip oraya oturuyorsun. Masa koskocaman yuvarlak şeklinde, çevresinde de yanılmıyorsam 12 tane arkası fiyonklu, süslü sandalye. Her masanın ortasına kocaman gri yapay çiçekler koymuşlar. Öyle ki düğün boyunca çiçekten karşıyı göremedim. (Dekotatif fakat, kolaylık sıfır.)

- Masaya erken gelenlerden biri olduğum için ilk ben oturdum. Benden sonra iki tane kız geldi. Biliyorum ki benim masam gelinin arkadaşlarının masası. Konuşmaya başladık kızlarla.

"Siz okuldan arkadaşı mısınız, şimdi ne yapıyorsunuz?" 
"Hacettepe'den, bölüm arkadaşıyım. Şimdi başka bir bölümde okuyorum. Marmara okul öncesi"
"Ne güzel, azminize bayıldım"

Bu arada daha komuşmamış olan kızın kafasına dank ediyor da bitirmiş miydiniz diye soruyor bana, hayır diyorum. Anaa, sanki ne demişsem bunların az önce beni tebrik eden yüzleri bir anda düşüyor. Onların "Ha, şu bölümü bitiremeyip bırakanlardan" tarzı bakışlarını bir görmeliydiniz yahu.  Böyle kendimi "Büşra" filminde Büşra'yı küçümseyen kokoş arkadaşlarıyla konuşuyormuş gibi hissettim resmen. Ama ben durur muyum? Dedim "siz de arkadaşısınız değil mi, nereden?" Allahım bir türlü nereden arkadaşı olduklarını söylemiyorlar, sanki çok gizli bilgi. "İş yerinden mi, okuldan mı?" diye üsteliyorum. Düşünüyorlar, düşünüyorlar, en sonunda "biz, şey çok eskiden beri arkadaşız" diye yuvarlak bir cevap vermeye karar veriyorlar. Doğrusu o önyargıyla haklarında hiç hoş şeyler düşünemedim.  Anlaşıldı yani dedim kendi kendime. Ya memleketinden, ya yazlıktan, ya ilk okuldan ya mahalleden, ya da komşunun kızları. Yani havalı bir otel düğününde söylenirse seni basitleştirecek (!) kelimelerden oluşan bir arkadaşlık. Off, hakikaten sinir oluyorum, nedir bu yapaylık ya.

- Bir de düğünde kendimi Harry Potter'ın okulundaki yemek salonundaymışım gibi hissettim. Yanımdaki arkadaşıma dönüyorum, gülerek bir şeyler söylerken bir de bakıyorum ki aaa, su bardağım dolmuş, bitmiş meyve suyum tazelenmiş. Ben oradan kalkıncaya kadar inatla doldurdular. Ben de açıkçası içmekten bir dakika geri durmadım. Tabi en sonunda kendimi tuvalete zor attım o ayrı bir konu. 

- Pasta kesim töreni de ayrı bir komedi bence. Ama sırf bu düğün için değil son dönemde yapılan düğünlerin hepsi için geçerli. Gerçek pasta getirmiyorlar artık. Plastik, süslü ama yapay olduğu her halinden belli büsbüyük bir pastaya kılıcımsı, kocaman bıçağı sürterek  kesermiş gibi yapıyorlar ki neden böyle yapıyorlar hiç anlamıyorum.

- Tamam kötü bir düğün değildi ama gelin hanımın densizliğinden dolayı bende oluşan bir önyargıyla sıkıntıdan tören boyunca bir kaç arkadaşımı mesajlarımla taciz edip durdum. ("Ah, ah sormayın, öyle meşgulüm ki insanlar mesaj atıp duruyorlar. tabağımdaki yemeği yiyecek vaktim yok valla.) Bir de dayanamayıp masanın altında sürekli bir şeyler yazıp durdum. N'apayım, yoksa fenalık geçirecektim valla.

............

Yok arkadaşım geç de olsa sonunda anlamış bulunuyorum. Böyle organizasyonlar düğünlere yakışmıyor. Evet kardeşimin kına gecesine sinir oldum, dışarıda duyduğum davul zurnalara sinir oldum, kabul ediyorum. Amma velakin düğün dediğin davullu zurnalı olacak, Ankara havalı olacak, halaylı, roman havalı olacak. Zira benim gittiğim gibi otel, lokal düğünlerinde insanlar "Kendimi rezil etmemek için, burnu büyük durmak için nasıl davransam acep" derken iyice gülünç duruma düşüyorlar benden söylemesi. Yok yok ben dersimi aldım, getirin kına gecelerini, getirin mahalle arası düğün salonlarını, getirin sokak arası, apartman arka bahçe düğünlerini, hepsine gidip bir güzel oynayacağım.

Yani demem o ki bu düğünden tek kazancım kendi sıradan, basit (?) düğünlerimizin kıymetini bilmek oldu. Mutluyum, huzurluyum.

5 yorum:

  1. Düğünleri ben de hiç sevmiyorum ama, horon oynanacak olan bir düğünse sırf onun için orada olurum. :)

    Mim'lemiş bulundum bi de seni.

    YanıtlaSil
  2. kendi yakınlarımın düğününde eğleniyorum,en çok da kendi düğünümde eğlenmiştim:)
    ama bu "ayıp olmasın" diye gittiğim her düğünde,böyle sıkılmışımdır...

    mutlu bayramlar:)

    YanıtlaSil
  3. ilnevya... karadeniz düğünleri hmm... :)
    mim konusu çok güzelmiş teşekkür ederim en kısa zamanda cevaplamayı düşünüyorum.

    cepaynası... ah şu "ayıp olmasın" düğünleri bir diğer ölüm törenlerde onlar herhalde.

    YanıtlaSil
  4. Düğünlerden hiç hazzetmemem boşuna değil. Tüm üniversite hayatım boyunca yılın yarısı sokak düğünlerini dinlemekle geçti. Bir de böyle kasıntı ortam bizim baloda olmuştu tanrım rezalet herkes kasım kasım kasılıyor enteresan bir ortam yok ben almayayım. Bana olacaksa bir sade nikah oradan ver elini fasıla yeter de artar bile :)

    YanıtlaSil
  5. Beter Böcek... İşte tam benim hayalim :)

    YanıtlaSil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.