Sayfalar

24 Ağustos 2010 Salı

Hey Bana Bak! Bu Blog Senin Mi?

Annem itiraf etti. Hergün iş yerinde ağzımdan kaçırdığım yarım yamalak şeyleri google'a yazıp blogumu bulmaya çalışıyormuş. Hem de tee şu konuyu size anlattığım günden beri. Yazılarıma şöyle bir baktım, doğrusu onu rahatsız edecek pek bir şey de yokmuş. Bende ağzımdan anahtar kelimeleri bile isteye kaçırmaya karar verdim. Zira insanlar çabalayarak bulduğu şeylerle daha bir güzel ilgileniyorlar. Gerçi çeşitli kaybolma, yolda kalma, korkma maceralarım onu biraz ürkütebilir ya aman n'apayım bu saatten sonra da blogumu okuyacak diye yazılarıma da sansür uygulayamam ya.
Ablam biraz daha akıllı çıktı ama. Benim gerçekten okunmasını istemediğim zamanlarda kendi çabasıyla buldu blogu. haliyle ürküp de blogu kapatmayım diye biraz yuvarlak tepkiler verdi. "Her insanın iç dünyası aynı olaydan çok farklı şekillerde etkilenebiliyor demek ki." (Çakal, okumaya devam edeceksin değil mi?) Ama hala istatistliklere  bakarken Fransayı her görüşümde paranoyaklaşmıyor da değilim. 

Bununla birlikte erkek kardeşim başını film izlemekten kaldırsaydı beni en önce o bulurdu. Zira onda öyle bir potansiyel var. Ama beni "rumuzunu söyle" diye sıkıştırmak daha kolay geliyor anlaşılan. Fakat Alamanya kızı ile alakalı yazımda başrolün ona ait olduğunu söylediğim andan beri blogu bulmasının yakın olduğunu hissediyorum. (Hahahhah! Yaşasın kötülük!)

Yalnız insanlar hakkaten bir garip. Erkek kardeşim neden yazılarımda ondan çok az bahsettiğimi hele hele bu zamana kadar sadece bir yazıda baş rol kaptığını sorup duruyor. Neden onu daha çok anlatmıyormuşum? Annemse neredeyse aramızda geçen her olayda "Bunu da bloguna yazacak mısın?" deyip yazmam dediğimdeyse dudak büküyor niye yazmıyorum diye. 

(Şu hale bak! Sanki ben onların yerinde olsam böyle tepkiler vermeyeceğim. Tutmuş bir de ahkam kesiyorum.)

............

Pekala madem elbet bir gün tüm ailem bu blogtan haberdar olacak ve ben böyle bir yazı yazdım, o zaman yazımı onlara buradan bir selam çakarak bitireyim. 

Not: Demek ki neymiş, yazdıklarını insanların okumasını istiyorsan onları köşe bucak kaçırmalı, sedef kakmalı sandıklarda saklayıp kimselere göstermem diye tutturmalıymışsın.
Tevekkeli değil, Peyami Safa'nın ilk basılan ve çarçabuk tükenen kitabının adının "Bu Kitabı Kimse Okumasın"  olması

4 yorum:

  1. İyi de bunu yazınca otomatikman bulunacaksın annen tarafından xD bu arada anneye selam :)

    YanıtlaSil
  2. benim de annem blogumu bildiği halde tek bir kez uğramadı!!! :///

    YanıtlaSil
  3. Peyami Safa güzel tespit olmuş:)

    YanıtlaSil
  4. Benimkiler bir blog olduğunu biliyor; ama hiçbiri 'nasıl bişi ki o? Ne yazıyon ki' gibi şeyler söylemedi nedense...
    Ya günlüğümü bile ortada bırakıyordum, kimse okuma ihtiyacı duymuyordu (annem hariç: not: o okusun diye de yazıyordum bazı şeyleri ve bu aramızdaki iletişimde iyi bir rol oynadı, sanırım yazarken kendimi daha iyi anlattığımdan dolayı. Bunu geniş bir şekilde yaziim bloguma :) )
    Yazını beğendim gerçekten 'okunası' oluyor :)

    YanıtlaSil

Yorum alın, yorum yapın. Bloglara can verin.