Geziye "Hereke" ile başlayıp, "Sapanca'yla devam edip gece de Eskişehir'e doğru yol alacaktık ki biz iki avare tren bileti almayı unutmuşuz. Gara telefon ediyoruz yerimiz yok diyorlar. Kaldık mı Sapanca da lök gibi. Gecenin bir yarısında İstanbul'a telefon etsek, iki saat arkadaşın babası ile uğraş dur. Dönmesen de ne yapacaksın, gece sokakta mı yatacaksın, cepte öyle otelde kalacak kadar para da yok. Hoş olsa da bizimki korkarmış öyle otele falan gitmeye. off, aldı mı bizi bir korku. Artık sorduk soruşturduk, herkes oraya gidince mutlaka bilet bulursunuz dedi. Biz de en sonunda ya Allah dedik, Arifiye'ye doğru yollandık. Bir de gara vardık ki ne bileti ertesi gün öğlen ikiye kadar yer yokmuş trenlerde. Gişedeki adamsa tam bir buzhane. ne sorarsak sadece sorduğumuz kadarına cevap veriyor ne eksik ne fazla.
"Eskişehir'e yer var mı?"
"Yok."
"Hiç mi yok?"
(kafa sallama hareketi)
Saat olmuş gecenin on buçuğu. Buradan ne Ankara'ya ne İstanbul'a ne Eskişehir'e hiçbir yere otobüs de yok. Endişemiz, korkumuz yüzümüzden okunuyor, bir iki bir şey söyle değil mi? Yok beyefendi işini yapar sadece. Ulan yakışıklı adam dediydim ya cıks, iş yokmuş herifte.
El mahkum korksak morksak da sabahlayacağız garda. Bekle bekle ufak ufak atışmaya da başladık zaten.
"Sana bilet alalım demiştim değil mi?"
"Köpekten korkup bir an önce gidelim diye tutturmasaydın alırdık."
Sonra da iyice arabesk olup
“Kızım, şu kadın iyi yürekli birisine benziyor, belki bize yardım eder.” demeye başladık ki tamam. Teyzeye de iyi yürekli dedik ya az sonra Nuri Alço'da elinde gazozuyla gelirdi herhalde.
Vakit ilerledikçe üşümeye de başladık. Yok, bu ayazda başımıza hiç bir şey gelmese donarak ölürdük herhalde.
“ Buldum en iyisi biletçiye gidip "nereye yer var peki" deyip o trene binelim, böyle üşümektense”
Bunu hemen uyguladık ama işe yaramadı. Ne geceymiş ya hiçbir yerin hiçbir trenine yer yok.
“Hah, buldum. İlk gelen trene binelim biletçi adama yalvarırız bizi alır trene”
Böyle böyle daha bir sürü arabesk fikir.
Yalnız bir şey farketmiştik. Kimse bileti olmadığı halde gerisingeriye trıs trıs gitmiyor, inatla bekliyordu ki birden ampulümüz yanıverdi. Hemen gişedeki difirize doğru yollandık.
“Peki biletsiz trene alıyorlar mı??”
(Artık buna da olumsuz yanıt verirse, gişenin içinde oturabilir miyiz diye yalvarmayı planlıyorduk.)
"O zaman cezalı bilet keserler"
“Gerçekten mi? Sadece o kadar mı?”
Şimdi bizim bunu duyunca çok sevinmemiz gerek değil mi? Dıııt! yanlış cevap. Biz o anda adama şöyle iki tokat çakmak istiyorduk sadece. Deminden beri boşuna mı üç buçuk atıp duruyormuşuz. Ulan, burada korkudan göbeğimiz çatladı be. Hayır yani, adam görüyor bizim nasıl kıvrandığımızı, ne yapacağız dediğimizi, ne diye en baştan bunu söylemiyor sanki.
Anlayacağınız Arifiye tren istasyonundaki genç gişe görevlisininden şikayetçiyim. Biz iki Türkiye turu fragmanı gerçekleştirmeye çalışan salak kızla ilgilenmediği için.
Not: Bu bana ders olsun. Bir daha ki gezime çıkmadan önce bütün biletleri elimde hazır bulunduracak ve olası konaklamalar için düzgün ve ucuz oteller belirleyeceğim.
blogunuzu rast gele ziyaret ettim ama gerçekten yolculugunuz maceralı geçmiş ,bu arada istasyondaki görevliyede gerçekten kızdım kendinize iyi bakın
YanıtlaSilee daha sonra ne oldu yani ne yaptınız o gece atladınız mı bi trene??
YanıtlaSilbeni merak içinde bıraktın:))
evet ilk gelen eskişehir trenine atladık. trendeki görevli de cezalı bilet parasını bozukluklarla denkleştirirken sağ olsun acıdı da eksik para aldı bizden. aslına bu Türkiye fragmanı o kadar uzun bir konu ki zaman içinde parça parça değinmeyi düşünüyorum.
YanıtlaSilevet evet kesinlikle devamını bekliyorum çok eğlendim okurken hatta bende mi yapsam böle gezsem len?dedim kendi kendime:D:D
YanıtlaSilAltaki bizim istasyonun resmi :)( Mersin / Tarsus / Yenice Tren İstasyonu )
YanıtlaSil